zeHh&jan

6 Ağustos 2010 Cuma

mesela bir sabah düşün ..

(Sarıyer iskelesi)
Yerde Sarıyer sahinde bir bank olsun. Hani o sakin sarıyer sabahlarından biri. İnsanlar daha akın etmemiş. Deniz mavi değil lacivert. Sabah kahvaltımızı rumeli hisarında yapmışız, köşkler sayemizde baharı yaşamış. Güneş değil içimizdeki aşk olmuş istanbulu ısıtan...
Yanında bile dinmeyen bir özlemle en yakınındaymışım beklerken vapurun gelişini.Sonra hayal kurmuşuz güzel şeyler konuşmuşuz. Aşk kaplamış her zerremizi.

mesela bir öğlen düşün ..

(Taksim-İstiklal)
Beyoğlu sokaklarının o eski tarihinde yürüyormuşuz hani.Üzerimde gözlerin gbi mavi gömleğin, sarılıyorum sana sarılır gibi kokun sarmış heryanımı.Havada ağır bir soğuk. O sıcak yüreğimiz cız ediyormuş her bir yağmur tanesi ensemize değdiğinde. Gülümsüyormuşum sana, sen benim kızarmış burnuma bakıp bakıp kikirdediğinde. Dönercilerin yanlarından geçerken ağardan alıyormuşuz biraz o dükkan sıcağı yüzümüzü okşasın diye. Sonra evde hazırlayıp peçeteye sardığım henüz taptaze umutlarımızı çıkarıp yuvarlıyormuşuz midemize, etrafımızı saran kalabalığın bizim olan köşesinde. Ellerimi koynuna sokuyormuşum sonra, üşümüş bir kuş gibi titreyen o ellerim işte. Dip dibe kalırız bu durumda çaresiz. Heyecan basar dudaklarımı. Karanlıkta parıldayan bir kandil gibi gözlerini alır. Öpemezsin söndürürüm diye o ateşi.

5 Ağustos 2010 Perşembe

mesela bir akşam üstü düşün ..

(Anadolu kavağı)
Hani yerde Anadolu kavağının tepesi olsun. Çarşaf gibi denize kanını akıtsın güneş. Karadeniz e açılan o kapıdan içeri gelin gibi nazlı bir gemi girsin. Hava dolsun ciğerlerimizin içine. Ellerini tutayım utangaç. İki cenneti bir anda yaşamanın huzuru sarsın içimi. Sen usulca koy başını omzuma, ben bir zahmet öleyim sevinçten. Sonra ilk orada söyleyeyim sana sevginin ne anlama geldiğini. Sımsıcak doğa sarsın hücre köklerimizi.